Neredeyse 4 sene önce, e-bültenin 73. sayısında blokzinciri üzerinde dijital kimlik gerekliliğinden ve ID2020 projesinden
bahsetmiştim. 2022 yılına geldiğimiz blokzincir etrafındaki düşünce şekline artık
web3 demeye başladık ancak kimlik problemimiz hala baki. :) Bu sayıda size Vitalik Buterin ve iki araştırmacının (E. Glen Weyl ve Puja Ohlhaver) kaleme aldığı
Decentralized Society: Finding Web3’s Soul paper‘ının düşündürdüklerinden söz etmek istiyorum.
Web3'ün token temelli yapısıyla fazlaca finans odaklı olduğu, bunun da merkeziyetsiz bir toplum yaratılması yönünde çeşitli engeller getirdiği bir gerçek. Örneğin hala merkezi olmayan kurumların işin içinde olduğu bir kimlik, doğrulama ve kişisel finans ayak izimiz yok. Bu da kural koyucuların oyunun dışında kalması ve DeFi'ın çok fazla büyüyememesi (finansal ürün gamı olarak) gibi sonuçlar doğuruyor. Makalede tüm bunlara karşı öne sörülen başlıca çözüm ise
Soulbound token'lar (SBTs).
Soulbound token'lar en temelde devredilemez, satılamaz ve kişiye özel olan bir NFT olarak tarif edilebilir. Kimlik bilgilerimiz, finansal ve internet geçmişimiz, mezun olduğumuz okullar, katıldığımız etkinlikler, parçası olduğumuz şirketler yani CV'miz ve daha bir sürü şey… Ki dikkatlice düşündüğümüzde topluluğu bireyler, bireyleri de aslında bu devri mümkün olmayan gerçekler meydana getiriyor. Bu arada Soulbound ismi World of Warcraft oyunundan geliyor, oyundaki soulbound yani değişimi mümkün olmayan item'lardan…
Merkeziyetsiz Toplum idealine ulaştığımızda kimseye güvenmeye gerek olmadan ürettiğimiz her türden içeriğin altına dijital bir imza atıp bu içerikten sonsuza kadar fayda sağlayabilmemiz, DeFi'ın en büyük sorunlarının (gerçek hayattaki finansal geçmişimizi DeFi'a taşıyamamamız ve sahibi olduğumuz değerleri (en basiti ev, araba gibi) teminat gösterememiz) çözülebilmesi, web3'ün web2'ye (orada duran verimize) karşı olan bağımlılığından kurtulabilmesi (bakınız aşağıda bahsedeceğim web5 ile bir müzik uygulamasından kendimize ait verileri alıp ’network effect‘ olmaksızın başka bi müzik uygulamasına geçebilmemiz gibi) mümkün olacak.
Buradaki kritik noktayı ise Facebook'un, halihazırdaki merkezi kimlik ya da bankacılık uygulamalarının killer'ını bulmak değil; tüm bu ihtiyaçlarımızı merkezi olmayan ve birbiri ile entegre (yani ’composable‘) şekilde çözebilecek protokollere ulaşmak şeklinde düşünebilirsiniz.
Soulbound'ların merkeziyetsiz bir şekilde web2'den beslenmesi, kaybedildiği durumda tekrar 'aktive olması’,
sybil attack’lardan korunması gibi çok sayıda konu hala muğlak ama Soulbound'lar kuşkusuz ki ileride adını çok daha fazla duyacağımız bir standart haline gelecek. Decentralized Society: Finding Web3’s Soul isimli paper'ı bir düşünce pratiği olarak okumanızı ve hemen ardından konu ilginizi çektiyse şu ürünlere de göz atmanızı tavsiye ediyorum:
-
Lens Protocol: Üzerinde sosyal medya uygulamaları geliştirebileceğiniz merkeziyetsiz, kontrolün tamamen son kullanıcıda olduğu, ‘composable’ bir altyapı. Lens Protocol'ü Aave isimli DeFi protokolünün geliştirdiğini de ekliyorum.
-
Disco: Benzer şekilde kullanıcılarına web3 deneyimindeki büyük ihtiyaç olan ‘composable’ kimliklerini sağlama amacında olan Disco; gizlilik ve otonomiyi kullanıcılarına vermek istiyor. Kısaca veri ve uygulama katmanlarının birbirinden ayrıldığı bir dünya Disco'nun ana misyonu.
-
BlockSpaces: Yukarıdaki ürünlerde farklı bir yerde durarak blokzinciri entegrasyonunu uygulamalar için kolaylaştırmayı hedefleyen BlockSpaces, blokzincirinde duran veri ve kod saklama/çalıştırma alanı olarak öne çıkıyor. Oyun teorisi ile konsensus mekanizmasını merkeziyetsiz bir hale getirmeyi amaçlayan platformun A16Z'nin deyimiyle ‘don’t be evil’ gerçeğini ‘can’t be evil’ ile değiştirmeye aday olduğunu söylemek mümkün.
-
POAP: Açılımı ‘Proof of Attendance Protocol’ olan POAP ile fiziksel dünyadaki organizasyon ve deneyimlere katılımımızı bir NFT olarak cüzdanımızda saklamamız mümkün halde. Bu altyapı ile ne gibi use-case‘ler çıkar onu sizin hayal gücünüze bırakıyorum. :)