Mutlaka duymuşsunuzdur, iki ay kadar önce
47 milyar dolar değerleme ile halka arza hazırlanan
WeWork, kurucusu Adam Neumann’ın ağızları açık bırakan, en hafif tabiriyle, yolsuzları ve halka arzının iptali ile
büyük gündem oldu. Bugüne kadar Groupon gibi diğer bazı teknoloji şirketlerinin kurucuları da bu gibi konularla gündem olmuştu, ancak öyle görünüyor ki Adam herkesi geride bıraktı. 😊 IPO konusunda WeWork dışında evinde spor yapmak isteyenler için ekipman kiralayan Peloton da değerlemesiyle çok
konuşuldu. Peloton ve WeWork’ün ortak özelliklerini,
blitzscaling denilen büyüme şekline, teknoloji kullanımları kısıtlı olduğu için girememesi olarak açıklıyorum.
Aynı zamanda
okunası bir kitap olan
blitzscaling, şirketlerin sahip olduğu dört özellik sayesinde dev ivmelerle büyümeleri anlamına geliyor. Bu dört özellik ise kısaca;
network etkisi, pazar büyüklüğü, dağıtım kanalları ve birim bazında net karlılıkları. Bu iki şirket de aldıkları yatırımı
hızla harcamaları dışında blitzscaling modeline çok da fazla uymuyorlar (WeWork’ün network etkisi ile Peloton’un dijital ve ölçeklenebilir dağıtım kanalı haricinde) desem yanlış olmaz.
Beğeniyle takip ettiğim Tomasz Tunguz da bu gündem dolayısıyla son dönemin IPO yapan startup’larını
mercek altına almış. Tabloya baktığınızda, IPO sonrası değerlemesi başarılı süren şirketlerin ortak özelliği yazılım ve teknolojinin gücüyle yüksek kar marjlarına (%70'in üzerinde) sahip olmaları olarak gözüküyor. 2019 IPO’larında en başarılı şirketler ise Zoom ve Pinterest olarak göze çarpıyor. Diğer yandan Uber, SmileDirectClub, Lyft ve yukarıda bahsettiğim Peloton ise IPO sonrası değer kaybedenler arasında.
Sonuç olarak public market noktasında en çok operasyonel ve genel karlılık (bunu da teknoloji sağlıyor) öne çıkıyor diyebiliriz. Bakalım IPO pazarındaki bu görünüm ileride private market’lerde yapılan değerlemeleri de etkileyecek mi?