Öyle görünüyor ki haziran ayıyla beraber ‘hayata dönüş belirtileri’ artacak ve hatta parça parça da olsa ofislerimize döneceğiz. Peki o dillere pelesenk olan söylem ne derece doğru: “Koronavirüs sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni normal…”
Bana sorarsanız her şeyden önce ‘k
oronavirüs sonrası’ tam olarak nereye tekabül ediyoru iyi tanımlamak gerekiyor. :) Biraz karamsar (ve bilimsel) olsa da bu tablo sosyal mesafe ve yeni alışkanlıkların
uzun süre daha hayatımızda olması gerektiğini söylüyor. Buradan hareketle kısa vadede (6 ay - 18 ay) ofislere dönsek de örneğin dört kişiden kalabalık toplantı yapmak, yurtdışına seyahat etmek, en ufak bahaneyle dışarıya toplantıya gitmek/kabul etmek biraz zor gibi duruyor. Benzer şekilde turizm, eğlence, yeme-içme, ulaşım, spor, perakende sektörleri de evet, kısa vadede bıraktığımız gibi olmayacaklar.
Kısa vade = mesafe.
Orta vadede ise tabii ki tüm bu sektörlerde arz&talep dengesi yeniden kurulacak. Yalnız evde veya mesafeli geçirdiğimiz bu dönemin alışkanlıklar noktasında neleri değiştireceğini çok iyi analiz etmek gerekiyor. Örneğin mesafe derdimiz kalmasa da bundan sonra uzaktan yapılan toplantılar/eğitimler çok büyük oranda hayatımızda kalmaya devam edecek. Hiç beklemediğim kurum ve kişilerden bunun sinyallerini görebiliyorum. Ayrıca bireyselleşme ve güvensizlik ortamı sonucu birikim yapma ve tüketim önceliklerimizde de değişim (sorumluluk) aklıma gelen diğer alışkanlık/deneyim değişimleri.
Benim şimdiden gözlemleyebildiğim şey ise bu süreç bizi zaman makinasına soktu, 5 sene içinde gelecek regülasyonlar 5 haftada geldi, geliyor, gelecek. Orta vade = adaptasyonda zaman makinası.
Başlıkta ‘nasıl hazırlanmalıyız?’ demiştin diye soruyorsanız; ilk olarak mental anlamda kötü senaryoya kendimizi hazırlamak, en azından farkında olmak gerekiyor derim.